Doç.Dr. Güler-Kalp Krizi Önlenebilir mi
Koroner arter hastalığı hem dünyada hem de ülkemizde ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaya devam ediyor. Oluşan koroner arter hastalığı hem ilaçlar hem de stent ve bypass ameliyatlarıyla tedavi edilebiliyor. Fakat bu denli ölümcül bir hastalığın oluşmaması için gerekli koruyucu önlemler ve tedavilerle bu hastalık önlenebilir veya geciktirilebilir mi? Emsey Hospital’dan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Güler konuyla ilgili bilgiler aktarıyor.
Bununla ilgili dünyada birçok çalışma yapılmaktadır ve koroner arter hastalığının önlenebilir bir hastalık olduğu yönünde görüşler ağırlık kazanmaktadır. Temel olarak koroner arter hastalığının ilerleyici bir hastalık olduğunu, uygun koruyucu ve tedavi edici prosedürlerle yakından takibinin zorunlu olduğunu biliyoruz. Özellikle erken yaşlarda, hastalığın oluşmasında etkili risk faktörleri tespit edilip uygun takip prosedürleri ile hastalığın ilerlemesi sınırlandırılabilir.
Koroner arter hastalığı dediğimizde, kalp kasını besleyen damarların içinden geçen kanın akışına engel olacak şeklide plakla daralması anlaşılır.
Zaman içinde koroner kalp hastalığı iki yol izler:
1. Yavaş süreç: Bu dönemde damarda daralmalar vardır ama herhangi bir şikayet oluşturmaz. Yıllar sürebilir. Belirsiz göğüste sıkışma, baskı hissi tarzında şikayetler oluşturabilir. Bu dönemde yapılan basit tetkikler çoğu zaman hastalığı ortaya çıkaramaz.
2. Hızlı süreç: Burada daha önceden belirtiler, şikayetler olabilir veya olmadan da ani bir kalp krizi ortaya çıkar. Sonuçta hasta hayatını kaybedebilir. Burada olay çoğunlukla damar içindeki plağın erozyona uğrayıp yırtılarak damarı tamamen tıkamasıdır.
Buna göre önemli olan bu hastaları erken dönem dediğimiz süreçte yakalayabilmektir. Bunun yapılabilmesi için de daha basit testlerden başlayarak daha girişimsel testlere doğru bir yol izlenerek bu bireyler taranmalıdır. Aynı zamanda bu testler yapılırken bir yandan da hastanın risk faktörleri belirlenerek bunlar tanımlanmalıdır. İşte koroner arter hastalığı ve sonucunda olabilecek bir kalp krizinin önlenip önlenemeyeceği sorusu da burada yatmaktadır. Çünkü evet kabul etmek gerekir ki bazı risk faktörlerinin değiştirilememesine rağmen çoğu risk faktörünün de değiştirilebilir olduğunu biliyoruz. Sonuç olarak değiştirilebilen risk faktörlerini ortadan kaldırdığımız arter hastalığı ve kalp krizinden de korumuş oluruz.
Yaş, cinsiyet ve genetik yatkınlık değiştirilemiyor fakat,
• sigara içimi,
• obezite,
• stress,
• hipertansiyon,
• alkol kullanımı,
• yüksekkolestrol seviyeleri,
• egzersiz yapılmaması,
• katı yağların tüketilmesi ve kötü beslenme alışkanlıkları tamamen değiştirilebilir risk faktörleri olarak kabul ediliyor. Evet saydığımız bu risk faktörlerini elimine ettiğimiz ölçüde koroner arter hastalığını da önleyebiliriz.
Sigara kalp krizi riskini arttırıyor
Sigara içiminin tek başına kalp krizi riskini 2- 3 kat artırdığını biliyoruz. 45 yaş altında kalp krizlerinin yüze 80 nedeni sigara içimidir. ABD de yapılan bir çalışmada günde sadece 1- 4 sigara içen kadınlarda bile ölümcül koroner arter hastalığı riski 2,5 kat yüksek saptanmıştır. Sigara dumanın içeri çekilmesi ile birlikte hemen değişiklikler başlar. Kalp atım sayısında vetansiyonda artma meydana gelir ki bunlar kalbi yorar. Aynı zamanda karbonmonoksit gazı da oksijen bağlama kapasitesini azaltır. Sigara aynı zamanda kandaki fibrinojen ve trombositlerde de artma meydana getirerek kanın pıhtılaşma mekanizmalarını harekete geçirir. Doğaldır ki sigara içimi bu etkileri nedeni ile sadece kalp damarlarını tıkamakla kalmaz aynı zamanda tüm damar sistemini etkileyerek sıklıkla bacaklarda kangrene kadar giden yaralar meydana getirebilir.
Obeziteye dikkat
Obezite yine koroner kalp hastalığı ve kalp krizi oluşumunda en önemli risk faktörlerinden olup özellikle gelişmiş ülkelerin en önemli sağlık sorunlarından biridir. ABD de obezite ile direk ilişkili olarak yıllık 100 milyar dolara yakın harcama yapılıyor. Ek olarak da zayıflama programları ve diyet şekilleri için 30 milyar dolar harcama yapılmaktadır. Bu konuda yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olan “Nursesstudy” de 16 yıl boyunca izlenen 111,195 kadının dahil olduğu çalışmada obez bireylerde ( BKİ >29kg/m2) kalp hastalıklarına bağlı ölüm hızları zayıf bireylere göre (BKİ<21 kg/m2) 4 kat fazla olduğu görülmüştür. Yine yapılan başka bir çalışmada bir yıl süreyle kapsamlı bir yaşam tarzı değişikliği ile (beslenme değişikliği, sigarayı bırakma ve egzersiz) hastalarda yaklaşık 10 kg ağırlık kaybı sağlanmış ve bu grubun yüzde 82 sinde koroner arter lezyonlarında azalma görülmüştür.
Egzersiz yapmayı ihmal etmeyin
Kalp krizinden korunmada en önemli faktörlerden biri de şüphesiz egzersizdir. Egzersizin kalp damar hastalıklarını azalttığı yönünde sayısız çalışma vardır. Avrupa Kalp Cemiyeti’nin yayınladığı bir makalede hayvan deneylerinde günde 30 dakikalık egzersiz ile kalpte uyur halde olan hücrelerin canlandığı ve kalp krizi sonrası bu hücrelerin arttığı ve fonksiyon gördüğü saptanmıştır. Sonuçta 2 haftalık egzersiz sonunda kardiyomiyositlerde % 7 den fazla artış saptanmıştır. Yine yapılan geniş kapsamlı bir meta analiz çalışmasında egzersizin total kalp damar hastalığı riskini azalttığı yönünde etkileri gösterilmiştir.
Evetgörüldüğü gibi koroner arter hastalığı dediğimiz, kalbi besleyen damarların etkilendiği ve sonuçta kalp krizi olarak karşımıza çıkabilen hastalık birçok risk faktörü ile ilişkilidir. Bu risk faktörlerinin de çoğunun değiştirilebilir olduğunu gördük. O halde bu risk faktörlerini azaltabildiğimiz veya ortadan kaldırabildiğimiz ölçüde kalp krizi gibi oluşacak komplikasyonları da önleyebiliriz demektir.
Son olarak şunu söyleyebiliriz; en önemlisi başlamaktır, başlamak için geç kalmış sayılmazsınız, ne kadar erken başlarsanız o kadar mesafe kat edersiniz.
Doç. Dr. Mustafa GÜLER
Biz kadınız-Kadın sitesi [Sağlık-Prof. Dr. Kemal Arıkan-Dr.Sinan Tanyolaç ]