Güncel

Güncel, Sanat, Etkinlik...

Şüphe-Tale 52
	Psikolojik gerilim türündeki Şüphe-Tale 52’ nin yönetmenliğini Alexis Alexiou yapıyor. Giorgos Kakanakis, Serafita Grigoriadou, Daphne Labroyianni ve Argyris Thanassoulas’ın rolleri paylaştığı, Şüphe 18 Haziran 2010 tarihinde sinemalarda. Filmin konusu: Iasonas evinde yakın arkadaşlarına verdiği bir yemekte Penelope ile tanışır. Her şey burada başlar ve hep buradan başlamaya devam eder. Dışarı çıkarlar, birbirlerini tanımaya başlarlar ve bir süre sonra Penelope, Iasonas’ın yanına taşınır. Iasonas onunla her şeyi paylaşabilmektedir. Çocukken oynadığı rüyalarını kontrol etme oyununu bile. Bir sabah Iasonas uyandığında Penelope’nin ortadan kaybolduğunu görür. Nereye gittiğini, niçin gittiğini bilmemektedir. Ne olduğunu hatırlayamaz...
İlahların Aşkı -Ondine
	İlahların Aşkı-Ondine, lirik ve modern bir masal. Syracuse, İrlanda’lı bir balıkçıdır. Bir gün ağlarına takılan güzel ve gizemli bir kadınla birlikte hayatı değişir. Küçük kızı Annie bu kadının büyülü bir varlık olduğuna inanmaktadır. Syracuse ise bu güzel kadına umutsuzca aşık olmuştur. Tüm masallarda olduğu gibi mutluluk ve karanlık bu hikayede yan yana gider. Senaryosu ve yönetmenliğini Neil Jordan’ın üstlendiği İrlanda kıyılarının büyülü dünyasında geçen filmin görüntü yönetmenliğini Christopher Doyle yapıyor. Colin Farrell, Alicja Bachleda, Alison Barry ve Tony Curran’ın rol aldığı film, 18 haziran 2010 tarihinde vizyona giriyor.
Gunther von Hagens-Orjinal Vücut Dünyası Sergisi- Yaşam Döngüsü
	Dr. Gunther von Hagens, “plastination” denilen bir yöntem ile çürümez hale getirilen 200 den fazla insan bedeni parçaları 11 Haziran 2010 tarihinden itibaren İstanbul Karaköy Antrepo 3 de sergilenmeye başlıyor. İnsan vücudunun zarif formunu keşfedip, stres altında ve hastalık zamanında organların nasıl kırılgan olduğunu ve sağlıklıyken de nasıl müthiş bir güce ulaştığını gösteriyor. Kısaca, kasları, damarları ve organları bozulmamış haliyle sergiliyor ve sağlıklı organlar ile sağlıksız organların arasındaki farkın açıkça görülmesini sağlıyor...
Leyla Gencer Evi
	Ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer'in Milano'daki evi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın Şişhane'deki binası Deniz Palas’ın ikinci katında 85 m2’ lik bir alanda yeniden yaratıldı. Milano’daki evin bir kopyası olan Leyla Gencer Evi’nde sanatçının kullandığı objeler gezenleri heyecanlandıracak. Tüm dünyada "La Diva Turca" olarak anılan sanatçı, Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde başladığı sanat yaşamını bir dünya yıldızı olarak sürdürmüş ve La Scala'da yirmi beş yıl primadonna olarak sahne almış ve uzun yıllar Milano'da yaşamıştı. Leyla Gencer Evi; Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri 11.00-16.30 saatleri arasında önceden rezervasyon yaptırılarak gezilebilecek. Rehber eşliğinde ve ücretsiz ziyaret...
Murat Germen-Fotoğraf Sergisi
	İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde Murat German’ın “Yol” adlı fotoğraf sergisi 19 Eylül 2010 tarihine kadar sergilenecek. Sanatçı, yol seçimdir, yol tavırdır, yol farklılıktır, yol umuttur gibi yol kavramına çok farklı açılardan bakmamızı sağlıyor. Kimi zaman panoramik oranları, bazen on metreye varacak boyutları ile birçok farklı coğrafyada çekilen onlarca fotoğraf; izleyiciyi “yolda” hissettirmeyi ve hedefe varmadan önce onların bu süreçten keyif almalarını sağlamayı amaçlıyor...
The Last Song–Son Şarkı
	Nicholas Sparks’ın son romanından senaryolaştırılan The Last Song- Son Şarkı’ın yönetmenliğini Julie Anne Robinson’ın yaptığı filmin rollerinde, Miley Cyrus, Greg Kinnear, Bobby Coleman, Liam Hemsworth, Kelly Preston, Hallock Beals oynuyor. Film, ABD’nin güneyindeki küçük bir sahil kasabasında geçiyor. Kariyeri uğruna ailesini yıllar önce terk etmiş olan bir baba , yaz tatilini ergenlik çağındaki kızı ve küçük oğluyla geçirme şansına kavuşmuştur. Ancak New York’taki evinde olmayı tercih eden kızı iletişim kurma konusunda isteksizdir. İlk aşklarla ikinci şansların kol kola gittiği bu aile, arkadaşlık, sırlar ve kurtuluş hikayesinde baba, iletişim kurmak için çareyi kızıyla tek ortak paydaları olan müzikte bulacaktır...
Deccal-Antichrist
	Ünlü yönetmen Lars Von Trier: “Sizi karanlık hayal gücümün perdelerini aralayıp, ardındaki anlık bir görüntüyü algılamaya: korkularımın doğasına ve Antichrist’ın derinliğine davet ediyorum.”diyor ve Antichrist için: ”Bu filmi kariyerimin en önemli filmi olarak görüyorum”diye ekliyor.Başrollerinde Willem Dafoe, Charlotte Gainsbourg ile Storm Acheche Sahlstrom’un oynadığı film konusu: Umutsuzca acı çeken evli bir çift, orman içinde “Cennet” i andıran, her şeyden uzak evlerine çekilir. Kırık kalplerini ve problemli evliliklerini tamir etmeyi umut etmektedirler. Fakat doğa olaylara yöne verecek ve her şey daha da kötü olacaktır…
Elveda-L'affaire Farewell
	Ünlü Sırp yönetmen,senarist,oyuncu Emir Kusturica’nın başrolünde oynadığı Elveda-L'affaire Farewell’ın yönetmenliğini ve senaristliğini Christian Carion yapıyor. Diğer rollerde ise: Guillaume Canet, Alexandra Maria Lara ile Ingeborga Dapkunaite var. Serguei Kostine’in "Bonjour Farewell" adlı kitabından uyarlanan filmin konusu: Yıl 1981, KGB’den Albay Grigoriev, Brezhnev sonrasında komünizmin geldiği hale tanık olup bu ideale dair olan inancını yitirir ve dünyayı kendisi değiştirmeye karar verir…
Nanny McPhee: Büyük Patlama- Nanny McPhee and the Bing Bang
	Dadı yine geliyor ve diyor ki: “Bana ihtiyacınız varsa ve beni istemiyorsanız kalmak zorundayım.Ama beni istiyorsanız ve bana ihtiyacınız yoksa gitmek zorundayım.” Filmin baş karakteri olan büyülü güçlere sahip dadı rolünde yine Oscar ödüllü oyuncu Emma Thompson oynuyor. Yönetmenliğini Susanna White’ın yaptığı filmin konusu: Zaman boyutunda ileriye doğru sıçrama yapan Dadı McPhee, kocasının savaşa gitmesinden sonra aile çiftliğini tek başına çekip çevirmeye çabalayan genç anne Bayan Green’in kapısında belirir. Bayan Green’in çocuklarının başının dertte olduğunu fark eder...
Cennet Batıda- Eden is West
	Daha çok siyasi filmleriyle tanıdığımız yönetmen Costa Gavras bu son filminde genç ve yakışıklı bir mülteciyi konu ediyor. Elias, bir mülteci gemisinden atlayarak ışıkların bulunduğu kıyıya doğru yüzmeye başladı. Ertesi sabah gözlerini açtığında etrafında gördüklerine inanamadı. Kadınlar ve erkekler plajda güle oynaya kumsal voleybolu oynamaktaydılar. Avrupa’ya hoş geldin. Yorgun bir kara, çökmekte olan bir medeniyet ve özgürlük...