İlk öpücük gibi

Bir adam varmış. Şiir yazarmış…

Günler geceler ya da saatlerce değil, ben an ve an yaşadım, düşündüm seni…

İlk gece… Seni tanıdığım ilk geceyi düşünüyorum. Uykuların senden uzak olduğu o gece. Biraz merak, biraz gizem ve karşına çıkan ben. Sen yazmıştın, ben uzun uzun okumuştum. İlk başta umursamamıştım bu masum arkadaşlığını. Ama artık engellemiyordum. Geceleri kapını çalardım, ışıklarına bakardım, perdelerini ne kadar kapatmaya çalışsan da bir yerden sızardı, açıktı ışıkların. Oysa bazı zamanlar kapıyı açmıyordun. İşte o zaman anlardım, yine kovulurdum dünyandan. Telefonlar ve netten nefret ederdim. Adı konamayan yaşanmışlıklar masalı gibi.

Sonra bir telefon gelirdi. Koşardım yasak bahçene. Sevişirdik delicesine.

Yağmur… Bununla birlikte daha ilk buluşmanın akşamında, tenimdeki teninin ateşi henüz geçmeden ilk çatlağı yapan sarsıntı meydana gelmişti. Mevsimlerden sonbahardı, ayrılığın ilkbaharı. Soğuktu ve hafiften bir yağmur yağıyordu, inceden gri bir yağmur. Düş gücünü besleyen şaman yağmuru. Yağmur çürüyen yaprakları çamura buluyor, vahşi bir rüzgar acı acı bağırıyordu. Ve kocaman bir arabanın içindeki sessizlik. Ayrılık, sağanak yağmurun altında hüzünlü bir şarkı söylüyordu. Ama sen, melodisini ıslıkla çalarken hiç eşlik etmek gelmedi içinden.

Ömrümde seni en çok o günlerde sevdim. Çünkü o zaman kendimi tamamıyla feda etmiş, sana vermiştim. Yalnız senin için vardım.

Gözlerin… Gözlerindeki ışıltı ve seslerindeki melodiyle insanı büyülüyorsun. İnanılmaz, onları hiç kapamamalısın, gece bile olsa gözlerin açık uyumalısın. Suskunluğuna, sessizliğine doyduğum bugün, yine düşleyeceğim, boğazıma bir şey takılacak, yutkunamayacak, konuşamayacağım. Sadece düşüneceğim, sonra yine o günü baştan yaşamak.

Gülümsemen… Bir kadına, bir gülümseme bu kadar mı yakışır. Öyle kocaman ışıltılı bir gülümsemeydi ki, yüzüne asılmış o içten ışıklı gülümsemede takılı kaldım. Ne olursa olsun, hafif bir tebessüm dudak kenarında. İnsan bir gülümsemeye bu kadar mı takılı kalır? Bir gülümseme bu kadar mı insanın içindeki buzları eritir?

Ya tokadın… yüzüme değil kalbime atmıştın o tokadı. Seninde bağrını yaktığını hissediyorum bazen. Sonrasında yanıma gelmiş, usulca eğilip kulağıma sevdiğini fısıldayıp, her zamanki masum gülümsemen ile o tozpembe günler başlamıştı, sonra yine büyü bozuldu. Ve kör bir testere acımasızlığındaki o sözlerin…

Hayalin… Beni hayal etmeni hayal ederdim. Bir anda unuturdum özlemlerimi, yalnızlığımı, üşümelerimi. Seninle geçen birkaç saatte yine eskisi gibi, kendin gibi, tanıdığım kadın olduğuna inanırdım. Sende hep inandırırdın beni.

Sonra… o gözlerin usulca kapıya ilişirdi. Ve usulca adım atardın o kapıya doğru. Kapıya değil aslında sessizliğe adım atardın. Bir merak, bir heves, bir başka sokak. Gidişinle çırılçıplak kaldığımı hissederdim, gözlerim üşürdü, yok oluşunun paniğini yaşar, nefessiz kalırdım, anlamsızdım, belki çok birikmişim, belki hırçınım haylaz çocuklar gibi.

Ve… Günler geçer, gelmeni beklerdim. İsteyerek ve huzurla konuşabileceğin anlar için. Sen ise... Yine de o kadar severdim ki her halini tereddütsüz kabul ederdim. Birkaç dakika sonra tatlı gülüşünü, yakıcı gözlerini, sıcak sesini yeniden bulur ve severdim.

Şimdi… Tek kişilik kalabalığında, iki kişilik yalnızlığında bir adam. İçimin en gizli köşesinde, çekmecesinde sakladığım bir duygu. O son bakışın ise hala ilk öpücük gibi…

Nazım’ın dediği gibi “Sen elmayı seviyorsun diye, elma seni sevmek zorunda değil.” Bazı dostluklar tek kişiliktir, içten, sessiz ve kalabalık… Ya hep ben fazla geldim, ya da hep bir şeyler eksik kaldı. Belki de en büyük yanlışımdı her zaman yanımda olacağına inanmak, yine de şarkını söylüyorum, örneklediğin yıldızlara değil de gökyüzündeki tüm yıldızlara bakarken;

Hangi okyanus saklasın kaybettiğim masalı?
Rüyaların, hangi eskicideydi?
Şimdi burada olsa… Dakikalarca sohbet etsek dedin mi hiç?
Anlatır mısın sorsam?

Bir adam… Yoketmek üzere olduğun…

Erol ASLAN

erolaslan@bizkadiniz.com

    19 Şubat 2010

   Yazarın önceki yazıları
   .Hayaller başarının ilk adımıdır...
   .Sonbaharınızdan, sonbaharımıza hoş geldiniz…
   .Kendi sevinçlerinizi yaratın..
   .Sevgi yağmuru
   .Ne küs, ne yalnız, ne de aşık…
   .Yarım yamalak ezberlenen bir şarkı…
   .Kadınlar… Ah şu kadınlar yok mu
   .Yalnızlık, yalnızlığımızı çeker olsun…
   .Ağlamadan Özle...
   .Düşbozan… Aşkbozan… b/AŞK/alaşım…
   .Peki, kadınlar...
   .Hayal kırıklıkları, kırıntıları…
   .Anılar Çerçevesi
   .Sahi, nedir aşk...
   .Bir önyargının portresi…
   .En güzeli
   .Bir hayal bin öykü…
   .Vazonun özlemindeki çiçek…
   .Hırsızı oldun duygularımın…
   .Kadın’ın Fısıltısı
   .Gözlerine kandığın o an…
   .Farklı mı olmalısınız, farkında mı olmalısınız?
   .Aşk ve Özlem
   .Adını hecelerken
   .Varsın yalanın olayım…
   .Aşkın kırmızısı yalanın pembesi
   .Dün seni anlamak istedim…
   .Adı Masaldı
   .Sevdiğim kadın şiire dönüşürken…
   .Öyle Bir Şansım Olsaydı…
   .Kadın... Şarkı ve Çiçek
   .Önyargı(sız ) ve Tutkulu
   .Jupiterin Pervasız Kızı
   .Bahar Ruhlu, Sonbahar Huylu Kadın
   .Doğru adam doğru kadın
   .Kahve kokusundaki gizem…
   .Sana Mektuplar -Yarım kalmışlığının ertesinde
   .Sana Mektuplar

Güncel

.Mucizevi Bir A.Ş.K.Öyküsü

.Sürüden Ayrılmaya Hazır mısınız

.AÇEV Birleşmiş Milletler de Kadına Yönelik Şiddeti Anlattı

.Kadın Haklarında İlerleme Durdu

.Hayykitap-Ayı Olmayan Ayı

.Yüzlerce kadın şiddete karşı dansla ayaklandı

.Işık ve Cam 2 Adlı Sergi

.Dr. Beyin

.Seda Diker-Aslında Ayrılık Yoktur

.Otuz Yaşa Mektuplar

.Zamane Aşkları

.Kusursuz Mutluluğa Doğru- Bir İki Üç Sıçra